top of page

KEKEMELIK

 

Kendini ifade etme, iletişimin en önemli konularından biridir. Yalnızca yazmak ya da beden dili yeterli olmamaktadır. Bununla beraber belki en önemli kısım olan konuşma bireyin kendini ifade etmesi ve çevre ile iletişim kurmasını sağlamaktadır. Bu alanda yaşanan bozukluklar başta iletişim olmak üzere kişinin bireysel ve sosyal yaşantısını olumsuz etkileyebilmektedir.

 

Konuşma bozukluğu olarak nitelendirebileceğimiz durumlar; kekemelik, sözel anlatım bozukluğu, karışık dili algılama-sözel anlatım bozukluğu ve fonolojik bozukluğu kapsamaktadır.

 

Kekemelik kendini şu şekillerde belli eder;  

 ⁃    Bireyin konuşmasının akıcılık ve  zamanlama yönünden yaşına uygun olmayan biçimde bozulması.  

 ⁃    Bu bozuklukta ses ve hece yinelemeleri, sesleri uzatma, ünlemlemeler, sözcüklerin parçalanması, duyulabilir ya da sessiz beklemeler (konuşma sırasında tamamlanan ya da tamamlanamayan ara vermeler), dolaylı yoldan konuşma (zor sözcüklerden kaçınmak için başka sözcükler kullanma, cümleyi uzatma), sözcükleri fiziksel bir gerginlikle söyleme ve tek heceli sözcükleri tekrar etme gibi aksaklıklar.    

 ⁃   Yaşanan bu gerginlikler beraberinde  göz kırpma, tikler, dudak ve yüz kasılması, kafa hareketleri, nefes alma davranışları ya da yumruk sıkma gibi motor davranışları getirebilir.

 

Kekemelik olan bireylerde, fonolojik bozukluk ve sözel anlatım bozukluğu daha sık görülür. 2-3 yaşlarındaki konuşma akıcılığındaki bozulma, düşünce hızı konuşma hızından daha fazla olduğu için, fizyolojik ya da geçici kekemelik olarak adlandırılır; yaşın büyümesi ve anlatım dilinin gelişimi ile kendiliğinden ortadan kalkar. Kekelemelerin yaklaşık %80'inde düzelme gözlenir ve bunun %60'ı kendiliğinden olur. Çocuklardaki kekemeliğin çoğunun tedavi uygulanmadan da düzelmesi konuşma motor merkezinin olgunlaşmasıyla ilişkili olduğu bildirilmiştir.

 

Daha uzun süre devam eden kekemelerde duygusal sorunlar gelişebilmektedir. Bireyler utanma, suçluluk hissi, gerginlik, kızgınlık ve çaresizlik duyguları yaşayabilirler. Sıklıkla konuşmaktan ya da konuşmanın beklendiği sosyal ortamlardan kaçınma gösterirler. Kekemelik genellikle normal olan durumlarda kendini pek göstermezken, gerginlik ve kaygının veya iletişimde baskının hissedildiği durumlarda artış göstermektedir. Kekemeliğe bağlı kaygı, kaçınma davranışları ve kendine güvende azalma nedeni ile toplumsal işlevsellik bozulabilir. Tüm bu yaşananlar da okul başarısı, mesleki başarı ve toplumsal iletişimi olumsuz etkilenmektedir. Kekemelik meslek seçimini ve meslekteki gelişmeyi sınırlayabilir. Kişi bulunduğu mevkide yükselmek, topluluk karşısından konuşma yapmaktan kaçınmak adına, performansından daha düşük konumlarda kalmayı tercih edebilmektedirler.

 

Neden tam olarak bilinmese de, günümüzde kekemeliğin salt nörolojik bozukluktan çok biyolojik, psikolojik, genetik ve çevresel etkenlerin birlikteliği ile ortaya çıktığı düşünülmektedir. Özellikle travma sonrası kekemelik ya da konuşmanın eskiye oranla bozulması, en sık rastlanan durumlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

Tedavi olarak en sık kullanılan yaklaşımlar davranış modifikasyonu, nefes egzersizleri ve konuşma terapisidir. Kişinin konuşurken oluşturduğu boşlukların analizi yapılır, azaltılması ya da tamamen ortadan kaldırılmasına çalışılır. Daha yeni terapi tekniklerinde konuşma akıcılığının yeniden düzenlenmesine odaklanmıştır; geçişler, hız ayarlanması ile konuşmanın yeniden düzenlenmesi yapılır. Ayna karşısında kişinin ağız ve dil kullanımına dikkat etmesi ve bakarak çalışmalar yapması da sık uygulanan tekniklerdendir. Dil ve konuşma terapileri, konuşma bozukluklarında son derece etkin görülmektedir. Ancak eğer konuşmadaki problem travmaya bağlı olarak ortaya çıkmış ise, yalnızca konuşma üzerine odaklanıp, bu konuda çalışmak yerine, travmayla çalışmak çok daha etkili olacaktır.

 

 

Film Önerisi: The King's Speech (2010 - Avustralya)

Yönetmen; Tom Hooper.

 

 

bottom of page